Sunday, January 6, 2013

intihar etmeden önce bıraktığı

iki kabus gördüm. minimal ve derinde. net, korkutucu ve cesaret veren.
karabasanlı.
sabaha doğru uyandım. karanlık henüz.
uyuyamadım. aklımdan çıkaramadığım meseleler takılıydı kafama ve çene kemiğime.
aynı dört beş cümle merdane gibi dönüp duruyor kafamın içinde
yumuşak beynimi eze eze. durduramadım. kasıla kasıla bekledim. midem bulandı. üstümde kediler yürüdü. kasıldım durdum. bir süre sonra sanki bu bir spazmmış gibi sökülüp gitti herşey kafamdan. bitti işkence. nasıl oldu neden oldu bilmem. bıraktı dizginleri. zaten meğer at değilmiş o da, parça pinçik olmuş incecik peçete parçaları gibi sıfff diye uçtu gitti herşey.
havanın rengi bir ton attı. ve nihayet uyku doldurmaya başladı içimi.
ama biliyorum, burdalar ve gelecekler. biliyorsun dii mi dedim kendime küçük bi korku filmi gibi, biliyorum dedim içimden repliğimi es geçmiyeyim diye.
o kadar gevşedim ve rahatladım ki inanmadım bile repliklere.
uyumuşum.
tabii ki geldiler.
odamdan çıkmadan iki kabusa girdim.
yatağımda uyuyan iki kediye, benim arkamdan bir anda aniden sessizlikte fırlayan gri bir bulldog saldırdı. o kadar sessizdi ki saldırırken, birinden birini kapacağını düşündüm. atıldım üstlerine! atıldığımı sandım ama karabasanlı kabusta hareket etmek çok güç. ne sesim çıkar ne atılabilirim ne de gözüm tam açık görebilirim herşeyi. sonra yarım yamalak açık gözlerimle ve sarhoş bedenimle kedilere yakınlaştım. baktım ikisi de yaşıyor. köpek iki üç hamle daha yaptı. kediler minik hareketlerle kaçıştılar. hepimiz yerdeyiz. ayağa kalkmak mümkün değil. nihayet son hamlesinde yakaladım hayvanı bi çığlık atarak. kafasını yere yatırdım ve yandan boğazına elimle basmaya başladım. yüzümün dibinde soluyordu, dişlerini gördüm. suratı yer yer insan suratına çalmaya başladı. bi köpek, bi insan, bi köpek, bi insan. / .yatağın içinde yorganın altındayım. uyanmalıyım artık dedim. ama sırtımda kara bir leke gibi bir kız yatıyor tüm ağırlığıyla. kıpırdamam zor. tamam dedim sakin ol fazla debelenme, debelenmek yaramaz karabasana. birkaç bağırmaya çalıştım. daha doğrusu bağırmaktan güç alarak uzuvlarımı hareket ettirmeye ve kendimi uyandırmaya. sonunda yavaş yavaş gözlerimi açar gibi oldum. önce yalandı, sonra gerçek.
uyandım gibi?
ama uykum var. uyuyacaksın ve gene gelecekler biliyorsun değil mi dedim, evet dedim. uykuya daldım. bunu yazarken bile uykum geliyor. / .odamdayım gene. yatağımdayım. gene. odam sadece parke zemin ve yatağımdan müteşekkil. gerisi teferruat olmuş gitmiş. kediler de yok bu sefer. arkamdaki pencereden üstüme birşeyler damlamaya başladı. bir tuhaf kokuyor. erkek kedi çişi. yataktan yere kaydım. arkamdaki pencereye bakmak için kafamı kaldırdım. pencere ve tavan, normalden çok daha yüksektiler ve o pencerenin en tepesinden yağmur gibi yağmaya başladı kedi çişi. debelendim ağır ağır. yatağa geri geri emekliyerek çıktım ve kafamı yukarı çevirdiğimde yatağımın odanın karşı köşesine geçmiş olduğunu farkettim. pencere karşımdaydı, arkamda değil. bir anda. herşey bir anda.
oda bomboş. kedi çişi kokusu. karşımda dev gibi yüksek camlar. iki tane kelebek belirdi sağ tarafımda. biri metalik mor, diğeri metalik yeşil. güzeller ama korktum. / .yatağın içinde yorganın altındayım. uyanmam gerekiyor dedim. uyanamadım. bacaklarımı hareket ettirmek istedim. güm. itti beni arkamdan. hareket ettiremiyorum. bağırdım. bağırdım. bacaklarım kıpırdadı. bağırdım boynum da kıpırdar gibi oldu. sonra evin diğer tarafınden beni biri çağırdı. o sese kanıp uyanmaya çalıştım. bağıra bağıra. uyandım. bu sefer uyandım. boynum ve çenem ağrıyordu.



No comments:

Post a Comment